17 Mayıs 2012 Perşembe

TÜRKİYE DEKİ BARAJLAR

Yapay Göller [değiştir]
Atatürk Barajı ve baraj gölü
GölYüzölçümüDerinlikYerSu cinsi
Atatürk Gölü817Şanlıurfa,Adıyaman
Keban Gölü675Elazığ,Tunceli,ERZİNCAN
Karakaya Gölü298Malatya,Elazığ,Diyarbakır
Hirfanlı Gölü263Ankara,Kırşehir
Altınkaya Gölü118Samsun
Sarıyar Gölü83Ankara, Eskişehir
Seyhan Gölü67Adana
Kılıçkaya Gölü64Sivas, Giresun
Aslantaş Gölü49Osmaniye
Demirköprü Gölü47Manisa
Karacaören Gölü45Burdur,Isparta
Büyükçekmece Gölü43İstanbul
Menzelet Gölü42Kahramanmaraş
Arpaçay Gölü41Kars,(KARABÜK
TÜRKİYE'DE GÖLLER VE OLUŞUMLAR!Çeşitli tipte oluşmuş çanaklarda veya çukurlarda birikmiş sulara göl denir. Ülkemizdeki toplam göl alanları 10 bin km^ kadardır. Bunlar doğal göller ve baraj gölleridir. Doğal göllerimiz; yerli kaya üzerinde oluşmuş tektonik, karstik, volkanik ve buzul gölleri ile herhangi bir nedenle bir setin gerisinde oluşmuş set gölleri olmak üzere farklı gruplarda toplanırlar. Set göllerimizin kıyı set gölleri (lagün), volkan set gölleri, alüvyon set gölleri, heyelan set gölleri gibi birçok çeşidi vardır.
Yurdumuzdaki göller Akdeniz, Marmara, iç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde toplanmıştır. Ege, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri doğal göller bakımından oldukça fakirdir.
Göllerimizin seviyeleri birbirinden farklıdır. Bunların bir kısmı neredeyse deniz seviyesinde (Küçük Çekmece, Köyceğiz), bir kısmı da çok yüksek düzeylerde bulunur (Süphan dağı üzerinde Aygır Gölü).
Göllerimizin bir kısmı bir gideğenle dışarıya akışlıdır. Bu göllerimizin suları tatlıdır (Hazar gölü, Çıldır Gölü, Eğirdir Gölü, İznik Gölü, Kuş Gölü). Kapalı havza niteliğinde olup dışarıya akışı olmayan göllerimizden Tuz Gölü'nün suyu tuzlu, Van Gölü'nün ise sodalıdır.
Göllerimizin derinlikleri de değişiktir. Tuz Gölü 1-2 m ile en az derinliğe; Van Gölü ise 451 m ile en fazla derinliğe sahip olan gölümüzdür.
Ayrıca oluşumları itibariyle göllerimiz değişik genişliklerde bulunur. Örneğin; 1 km2den daha küçük alanlı birçok gölümüz olduğu gibi (İç Anadolu'daki obruk gölleri), en geniş ve en büyük gölümüz 3712 km2 alana sahip Van Gölü'dür.
Göllerimiz oluşumlarına göre şöyle sınıflandırılabilir:

1. DOĞAL GÖLLERBunlar; tektonik göller, karstik göller, volkanik göller, buzul gölleri ve set gölleridir. Bunlardan birkaçının özelliğini birden gösteren göllerimiz de vardır (Yeniçağa Gölü, Abant gölü, Eğirdir Gölü).

a. Tektonik GöllerFaylanmalar sonucunda tektonik kökenli çanaklarda gelişmiş göllerdir. Ülkemizin jeolojik yapısı gereği birçok gölümüzün oluşumu bu gruba dahil edilir. Büyük çoğunluğu fay hatlarına yerleşmişlerdir. Büyük göllerimiz daha çok tektonik yapıya sahiptir. Sapanca, İznik, Ulubat ve Kuş gölleri Güney Marmara Bölümü'ndeki çöküntü alanlarında bulunur. Suları tatlıdır. Ege Bölgesi'ndeki Simav Gölü de bir tektonik gölümüzdür. Akdeniz Bölge-si'nin kuzeybatısındaki Göller Yöresi'nde yer alan Beyşehir, Suğla, Eğirdir, Kovada, Burdur, Acıgöl tektonik çanaklarda bulunur. Burdur ve Acıgöl birer kapalı havza olup suları tuzludur. İç Anadolu Bölgesi'ndeki Tuz, Akşehir, Eber, Ilgın, Seyfe ve Tuzla gölleri tektonik karakterli, suları tuzlu olan kapalı havza gölleridir. Doğu Anadolu'da Dicle nehrine kaynak oluşturan Hazar Gölü tektonik bir gölümüzdür. Kuzey Anadolu'da yer alan Lâdik, Çağa Melen gölleri birer çöküntü alanında bulunan tektonik göllerimizdir.

b. Karstik GöllerKarstik göller, en çok kireç taşlı alanlarda görülür. Bu göller kireç taşlarının çözünmesi ve çökmesiyle oluşmuştur. Özellikle Akdeniz Bölgesi'nin Göller Yöresi'ndeki Salda ve Yarışlı gölleri tipik karstik göllerimizdir. Ayrıca bu yöredeki Eğirdir, Kovada, Beyşehir ve Suğla göllerinin oluşumunda tektonik ve karstik süreçler birlikte etkili olmuştur. Bunlardan başka İç Anadolu Bölgesi'nde Tuz Gö-lü'nün güneyindeki Obruk Platosu üzerinde içlerinde su da bulunan birçok obruk bulunur (Kızören Obruğu). Sivas'ın doğusundaki jipsti arazide ise birçok karstik göl vardır (Hafik Gölü).

c. Volkanik GöllerTürkiye'deki volkanik dağlar üzerinde görülen küçük çaptaki göllerdir. Bu göllerimiz volkanik etkinlikler sonucu Üçüncü Zaman (Mezozoik) ve Dördüncü Zaman (Kuaterner)da, volkan konilerinin ağızlarındaki kraterlerde oluşmuşlardır. Van Gölü batısındaki Nemrut volkan konisi üzerinde yer alan Nemrut Gölü, ayrıca Göller Yöresi'nde İsparta Akdağ üzerindeki Gölcük, volkan konisi ağzında oluşmuş krater gölleridir. Yine Doğu Anadolu'da Süphan dağının doğusundaki Aygır Gölü bir başka krater gölüdür.
İç Anadolu Bölgesi'nde iki maargölü bulunmaktadır. Bunlardan biri Nevşehir'deki Acıgöl ile Karapınar'ın doğusundaki patlama çukuruna yerleşmiş olan Meke Gölü (Tuzlagöl)'dür. Halka şeklindeki Meke Gölü'nün içinde birçok patlama konisi vardır. Bunların en büyük patlama konisinin ağzında da yağışlı zamanlarda göle dönüşen küçük bir krater gölü bulunur (Şekil 6).

Nevşehir'deki volkanik kökenli maar göllerinden Acıgöl ve geride Göldağı volkan konisi
ç. Buzul GölleriDoğu Anadolu Bölgesi'nde Buzul, Bingöl, Mercan dağları; Doğu Karadeniz Bölümü'nde Kaçkaı ve Üçdoruk dağları; Akdeniz Bölgesi'nde Bolkar ve Aladağlar gibi yüksek dağlarımız üzerinde buzu gölleri görülür. Bunlar, buzul aşındırması sonucun da oluşan ve sirk adı verilen çanaklara suların dol masıyla oluşmuş küçük göllerdir. Küçük Çaplı ol duklarından tam bir özellik taşımazlar.

d. Set GölleriÜlkemizde dalga, akıntı ve akarsuların işlevle riyle ya da kütle hareketleri ve volkanik etkinlikleı le oluşmuş birçok set gölü bulunur..

Kıyı set gölleri (lagünler): Koyların ve körfezlerin önünün dalga ve akıntılarla taşınan kum, çakıl gibi malzemelerle birikerek setlenmesiyle oluşmuş göllerdir. Kıyı set göllerine lagün de denilir. Delta kenarlarında oluşan göller de bu sınıflama içinde yer alır. Ülkemizdeki en tipik örnekleri Marmara Bölgesi'nin kuzeyinde oluşmuş Küçük Çekmece, Büyük Çekmece ve Durusu gölleridir. Çukurova deltasında oluşmuş Akyatan ve Akyayan gölleri ile Bafra deltasındaki Balık Gölü, Büyük Menderes deltasındaki Dil Gölü kıyının setlenmesiyle oluşmuş lagünlerdir.

Alüvyon seti gölleri (vadi kenarı gölleri):
Akarsu vadilerinde akarsuların getirdiği çakıl, kum gibi malzemeleri biriktirmesi ile oluşmuş göllerdir. Dalaman Çayı'nın batısındaki Köyceğiz Gölü, Büyük Menderes deltasının güneyindeki Bafa Gölü, Meriç deltası doğusundaki Gala Gölü, Gediz Vadi-si'ndeki Marmara Gölü, alüvyonların setlemesiyle oluşmuş vadi kenarı göllerine ülkemizde tipik örnekler oluştururlar.

Volkanik set gölleri: Volkanlardan çıkan lâvların bir vadinin veya bir çukurluğun önünü kapatması sonucunda oluşmuş göllerdir. Murat Nehri havzasının yukarı kesimini oluşturan alan, Nemrut Volkanı'nın püskürmesiyle çıkan lâvlarla setlene-rek Van Gölü oluşmuştur. Havzanın Muş Ovası ile de ilişkisi kesilmiştir. Dolayısıyla kapalı bir havza konumuna geçmiştir. Van Gölü, havzasındaki tektonik etkinliğe dayalı ve zaman zaman yağışlı dönemlerin de etkisiyle taşarak göl düzeyi alçalıp yükselmektedir. Göl çevresindeki kayaların volkanik kökenli olmasından dolayı suları sodalıdır. Van Gölü'nün doğusundaki Erçek Gölü, kuzeybatısındaki Nazik Gölü ve Bulanık Gölü; Büyük Ağrı Da-ğı'nın batısındaki Balık Gölü, Ardahan'ın doğusundaki Çıldır Gölü ülkemizdeki diğer volkanik set gölleridir.
Heyelan gölleri (heyelan set gölleri): Akarsu vadilerinin heyelan sonucu kapanması ile oluşmuş göllerdir. Erzurum kuzeyindeki Tortum Gölü, Trabzon'daki Sera ve Uzungöl, Reşadiye-Fatsa arasındaki Zinav Gölü, Bolu'daki Abant gölü ve Yedigöller, Adapazarı Akyazı'daki Sülüklü Göl, Ordu'daki Gaga Gölü, Amasya'nın kuzeydoğusundaki Bora-bay Gölü ülkemizdeki tipik heyelan gölleridir. Anadolu'nun kuzeyindeki dağlık alanlarda heyelan göllerinin oluşmasının birçok nedeni vardır. Buralarda yıllık yağış miktarının fazla olması, dik yamaçlı vadilerden yapılarına su alınca çabuk kayganlaşan ve yer kaymalarına neden olan volkanik kayalardan oluşmaları bu nedenlerin bazılarıdır (Şekil 7).
Şekil 7: Soğanlı Dağlan üzerinde oluşmuş bir heyelan sel gölü olan Uzungöl
Şekil 7: Soğanlı Dağlan üzerinde oluşmuş bir heyelan sel gölü olan Uzungöl
2. BARAJ GÖLLERİAkarsu vadilerinin dar ve derin boğazlar oluşturduğu yerlerde, önlerinin (insanlar tarafından) yapay olarak kapatılması sonucunda oluşan göllerdir. Sulama ve elektrik enerjisi gereksinimi, sanayi suyu sağlama, taşkın kontrolü gibi amaçlarla baraj ve göletler yapılmıştır. Örneğin Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında birçok baraj yapımı plânlanmıştır. Bir kısmının yapımı hâlen sürmektedir (Dicle nehri üzerinde Kralkızı ve Dicle barajları gibi).
Yurdumuzda Kızılırmak üzerinde Hirfanlı, Ke-sikköprü, Kapulukaya, Altınkaya; Yeşilırmak üzerinde Hasan Uğurlu, Suat Uğurlu ve Almus; Dicle üzerinde Devegeçidi; Fırat nehri üzerinde Atatürk, Karakaya, Keban, Sakarya nehri üzerinde Hasan Polatkan, Gökçekaya; Büyük Menderes üzerinde Adıgüzel ve Kemer; Gediz üzerinde Demirköprü; Seyhan üzerinde Seyhan; Ceyhan üzerinde Aslan-taş; Manavgat üzerinde Manavgat ve Oymapınar baraj gölleri yapılmıştır (Şekil 8).
Şekil 8 : Fırat nehri üzerindeki Atatürk Baraj Gölü'nden bir görünüm.
Şekil 8 : Fırat nehri üzerindeki Atatürk Baraj Gölü'nden bir görünüm.
Sonuç olarak baraj göllerimiz, ülkemizdeki içme ve sulama suyu sağlama, su ürünleri üretimi, elektrik üretimi, dinlenme ve spor rekreasyon, turizm ve ulaştırma bakımından çok büyük öneme sahiptirler. Ancak diğer alanlarda, örneğin akarsu-larımızda olduğu gibi, göllerimiz de çevre yerleşim birimleri ve sanayi tesislerimiz tarafından hızla kirletilmektedir. Bu nedenle, zaman kaybetmeden göllerimizin kirletilmesi önlenmelidir.

15 Mayıs 2012 Salı

Mogan Gölü veya yerel adıyla "Gölbaşı", Ankara'nın 25 km güneyinde Gölbaşı ilçesinde bir göldür. Uzunluğu 4 km, genişliği 1,25 km'dir, yözölçümü 2,5 km2'dir. Alüvyon birikimini arkasında oluşmuştur, gölün suyu hafif tuzludur. Eymir Gölü ile bağlantılıdır
Karataş Gölü Burdur sınırlarında olmasına rağmen Antalya - Serik bölgesine daha yakın bir yerde bulunan küçük ve sığ bir tatlı su gölüdür. Gölde bol miktarda sazlık alan bulunmaktadır. Balık popülasyonu açısından bol miktarda yayın balığı bulunmaktadır
Gala Gölü, Enez ve İpsala İlçeleri arasında bulunan göldür. Sulak saha, göl ve orman ekosistemlerini ve bu ekosistemlerde barınan çeşitli canlı türlerini ihtiva etmesi, 111 kuş türünün varlığı, nesli tehlikeye düşmüş veya nadir türleri, özellikle tepeli pelikan (Pelecanus crispus) bayağı aynak (Plegads falcinellus) ve küçük karabatak (Phalac rocorox pygmeus) gibi nesli son derece azalmış türleri barındırması kaynak değerlerini oluşturmaktadır. Gala Gölü Millî Parkı'nın sınırları içerisinde yer almaktadır.
Büyükçekmece Gölü, Marmara Bölgesi'nde, Çatalca yöresinin güney kesiminde deniz kulağı gölü. Göl, İstanbul'un içme suyu kaynağı olarak kullanılmaktadır. Göl, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yapılarla derinleştirilmiştir. Gölün deniz ayağına bir baraj yapılmıştır. [2]
Çatalca yöresinden güneye doğru inen derenin (Karasu, Delice Çayı) aşağı çığırının yükselen deniz seviyesi altında kalmasıyla koy halinde oluşmuş, sonra önü, koyun orta kısmında çakıl, kum ve kil gibi maddelerin meydana getirdiği bir dil ile tıkanmıştır. Bu dil üzerinde gölü denize bağlayan bir kesinti bulunur ve bunun üzerinden çok gözlü tarihi bir köprü olan Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü geçer. Büyükçekmece Gölünün Marmara Denizi ile birleştiği yerde Büyükçekmece Barajı yer alır. Baraj ile deniz arasında hafif tuzlu bir göl, su odacıkları ve sazlıklar bulunur. Gölde balık da tutulur. Gölde eskiden 30 tür balık varken bu sayı halihazırda 4'ü yabancı tür olmak üzere 15 tür balık kalmıştır. Göl adını köprü olmadığı zamanlarda üzerinde yer alan çekmece adı verilen elle çekilerek karşıya geçmek için kullanılan salların büyük olmasından alır. [2]
Balık Gölü, Doğu Anadolu Bölgesi'nde, Aras Dağları üzerinde Türkiye'nin en yüksek gölüdür. Ağrı ili sınırları içerisinde yer alan ve oluşum bakımından lav set gölü olan bu göl, 30 km2 alana sahiptir.[1] Denizden yüksekliği 2.241 metredir.
Nemrut Gölü, dünyanın ikinci, Türkiye'nin en büyük krater gölü olup, adını MÖ 2100'de yaşamış Babil Hükümdarı Nemrut'tan almıştır. Yüksekliği 2250 metre olan Nemrut Dağı'nın 4. Zamanda patlaması sonucu oluşmuştur. Dağın tepesinde biri sıcak, iki krater gölü var. Soğuk Göl 13 kilometrekare büyüklükte, derinliği 155 metredir. Sıcak göl (Ilı Göl)'ün suyu 60 santigrat dereceye varabilmektedir. Üç kilometrekare alana sahiptir ve en derin noktası 100 metre civarındadır. İki göl arasında su bağlantıları bulunmaktadır. Nemrut Krater Gölü, Bitlis'e 26, Güroymak ilçesine 10 kilometre, Tatvan ilçesine 15 kilometre uzaklıktadır
Akyayan Gölü, Çukurova ovasının güneydoğusunda Ceyhan Irmağının denize döküldüğü yerin batısında yer alan bir göldür. İdari olarak Adana il sınırları içerisindedir. Bölgede herhangi bir koruma statüsü yoktur. Ceyhan nehrinin yatak değiştirmesi, deniz hareketleri ve Ceyhan nehrinin taşıdığı alüvyonların birikmesi ile bugünkü halini almıştır. Alüvyal baraj gölüdür.
Göl alanı ortalama 3100 hektardır. Denizden yüksekliği 2 metre, en derin yeri yaklaşık 3 metredir. Dar bir boğazla denizle ilişkili olmasına rağmen yakınından geçen Ceyhan nehrinden etkilendiği için suları çok az tuzludur. Özellikle taşkın dönemlerinde göle bol miktarda tatlı su karışmaktadır. Bu nedenle ekolojik olarak Akyatan lagününden daha farklı bir yapısı vardır. Saz, kamış, kındırandan oluşan hayli zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Akyatan lagününde olduğu gibi göl ile deniz arasında yüksek kumullar bulunmaktadır. Lagünde sazan, yılan balığı gibi tatlı su balıklarının yanı sıra kefal, levrek gibi deniz balıkları da avlanmaktadır. Ekolojik yönden bol gıdalı bir göldür. Akyatan lagününde olduğu gibi ılıman bir iklime sahip olması, besin maddeleri yönünden oldukça zengin oluğu su kuşlarının tercih sebebidir. Akyatan lagününden küçük olmasına rağmen, kuluçkaya yatan, kışlayan türler bakımından aynı zenginliği göstermektedir.
Akyayan Gölü, Çukurova ovasının güneydoğusunda Ceyhan Irmağının denize döküldüğü yerin batısında yer alan bir göldür. İdari olarak Adana il sınırları içerisindedir. Bölgede herhangi bir koruma statüsü yoktur. Ceyhan nehrinin yatak değiştirmesi, deniz hareketleri ve Ceyhan nehrinin taşıdığı alüvyonların birikmesi ile bugünkü halini almıştır. Alüvyal baraj gölüdür.
Göl alanı ortalama 3100 hektardır. Denizden yüksekliği 2 metre, en derin yeri yaklaşık 3 metredir. Dar bir boğazla denizle ilişkili olmasına rağmen yakınından geçen Ceyhan nehrinden etkilendiği için suları çok az tuzludur. Özellikle taşkın dönemlerinde göle bol miktarda tatlı su karışmaktadır. Bu nedenle ekolojik olarak Akyatan lagününden daha farklı bir yapısı vardır. Saz, kamış, kındırandan oluşan hayli zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Akyatan lagününde olduğu gibi göl ile deniz arasında yüksek kumullar bulunmaktadır. Lagünde sazan, yılan balığı gibi tatlı su balıklarının yanı sıra kefal, levrek gibi deniz balıkları da avlanmaktadır. Ekolojik yönden bol gıdalı bir göldür. Akyatan lagününde olduğu gibi ılıman bir iklime sahip olması, besin maddeleri yönünden oldukça zengin oluğu su kuşlarının tercih sebebidir. Akyatan lagününden küçük olmasına rağmen, kuluçkaya yatan, kışlayan türler bakımından aynı zenginliği göstermektedir.
Kırşehir'in 35 kilometre doğusunda bulunan sığ Seyfe Gölü, 15 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Denizden 1080 metre yükseklikte olan gölün bulunduğu Seyfe ovasının tamamı 152.200 hektardır. Bunun 1550 hektarı göl, 9700 hektarı geçici bataklık, geriye kalanı ise tarım alanıdır. Gölün derinliği, içeriye doğru 200 metre ilerledikçe 4-5 metreyi bulmaktadır. En derin yeri 10 -12 metre arasındadır.
Yazın suyu iyice azalan Seyfe Gölü'nün kış aylannda bol yağış nedeniyle kabardığı ve etrafının bataklığa dönüştüğü görülür. Kapalı havza olduğu için suyu, durdukça tuzlanır. Bu nedenle toprak çoraklaşır. Tuzlu suya sahip olması nedeniyle Tekel İşletmesi tarafından tuz işletmeleri açılmıştır.
Seyfe Gölü, dünyada nesilleri azalan flamingo kuşlarının konakladığı bir yerdir. 600 binden fazla çeşitli türden kuşların bulunduğu bu alan Milli Park alanı haline getiriliyor. Av mevsiminde avcılar tarafından vurulan bu kuşların nesillerinin azalmaması için önlemler alınıyor. 50 ayrı kuş türünün kuluçkaya yattığı, 182 kuş türünün barındığı "Kuş Cenneti" ne yaklaşık 25 kuş türü de göç sırasında uğramaktadır.
Mucur'a 20 kilometre olan tektonik göl niteliğindeki Seyfe Gölü nün batısında Seyfe ve Gümüşkümbet, doğusunda Kızıldağ ve Karaarkaç, kuzeyinde Malya Düç, güneyinde Yazıkınık ve Budak köyleri bulunmaktadır.
Aralık 2006'da Seyfe gölü kurumuştur
Kırşehir'in 35 kilometre doğusunda bulunan sığ Seyfe Gölü, 15 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Denizden 1080 metre yükseklikte olan gölün bulunduğu Seyfe ovasının tamamı 152.200 hektardır. Bunun 1550 hektarı göl, 9700 hektarı geçici bataklık, geriye kalanı ise tarım alanıdır. Gölün derinliği, içeriye doğru 200 metre ilerledikçe 4-5 metreyi bulmaktadır. En derin yeri 10 -12 metre arasındadır.
Yazın suyu iyice azalan Seyfe Gölü'nün kış aylannda bol yağış nedeniyle kabardığı ve etrafının bataklığa dönüştüğü görülür. Kapalı havza olduğu için suyu, durdukça tuzlanır. Bu nedenle toprak çoraklaşır. Tuzlu suya sahip olması nedeniyle Tekel İşletmesi tarafından tuz işletmeleri açılmıştır.
Seyfe Gölü, dünyada nesilleri azalan flamingo kuşlarının konakladığı bir yerdir. 600 binden fazla çeşitli türden kuşların bulunduğu bu alan Milli Park alanı haline getiriliyor. Av mevsiminde avcılar tarafından vurulan bu kuşların nesillerinin azalmaması için önlemler alınıyor. 50 ayrı kuş türünün kuluçkaya yattığı, 182 kuş türünün barındığı "Kuş Cenneti" ne yaklaşık 25 kuş türü de göç sırasında uğramaktadır.
Mucur'a 20 kilometre olan tektonik göl niteliğindeki Seyfe Gölü nün batısında Seyfe ve Gümüşkümbet, doğusunda Kızıldağ ve Karaarkaç, kuzeyinde Malya Düç, güneyinde Yazıkınık ve Budak köyleri bulunmaktadır.
Aralık 2006'da Seyfe gölü kurumuştur
Kırşehir'in 35 kilometre doğusunda bulunan sığ Seyfe Gölü, 15 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Denizden 1080 metre yükseklikte olan gölün bulunduğu Seyfe ovasının tamamı 152.200 hektardır. Bunun 1550 hektarı göl, 9700 hektarı geçici bataklık, geriye kalanı ise tarım alanıdır. Gölün derinliği, içeriye doğru 200 metre ilerledikçe 4-5 metreyi bulmaktadır. En derin yeri 10 -12 metre arasındadır.
Yazın suyu iyice azalan Seyfe Gölü'nün kış aylannda bol yağış nedeniyle kabardığı ve etrafının bataklığa dönüştüğü görülür. Kapalı havza olduğu için suyu, durdukça tuzlanır. Bu nedenle toprak çoraklaşır. Tuzlu suya sahip olması nedeniyle Tekel İşletmesi tarafından tuz işletmeleri açılmıştır.
Seyfe Gölü, dünyada nesilleri azalan flamingo kuşlarının konakladığı bir yerdir. 600 binden fazla çeşitli türden kuşların bulunduğu bu alan Milli Park alanı haline getiriliyor. Av mevsiminde avcılar tarafından vurulan bu kuşların nesillerinin azalmaması için önlemler alınıyor. 50 ayrı kuş türünün kuluçkaya yattığı, 182 kuş türünün barındığı "Kuş Cenneti" ne yaklaşık 25 kuş türü de göç sırasında uğramaktadır.
Mucur'a 20 kilometre olan tektonik göl niteliğindeki Seyfe Gölü nün batısında Seyfe ve Gümüşkümbet, doğusunda Kızıldağ ve Karaarkaç, kuzeyinde Malya Düç, güneyinde Yazıkınık ve Budak köyleri bulunmaktadır.
Aralık 2006'da Seyfe gölü kurumuştur
Haçlı Gölü, Kazan gölü ya da Bulanık Gölü, Muş'un Bulanık ilçesinin güneyinde bulunan volkanik set gölüdür. Göl "Haçlı" ismini güneyindeki Haçlı köyünden; "Bulanık" ismini ise suyunun bulanık olmasından dolayı almıştır.Göl kuzeyindeki Kızkopan volkanının yükselmesi ile oluşmuştur. Yüzölçümü 10 kilometre kare kadardır. Gölde derinlik 7 metreyi aşmaz. Haçlı Gölü, güneybatıdan akan Şeyhtokum Deresi ile birkaç kaynaktan beslenir. Gölün su düzeyi bütün yıl boyunca hemen hemen aynı kalır. Kışın donan göl sathında yürünebilmektedir. Gölde alabalık ve aynalı sazan bulanmaktadır.
Bulanık sınırları içerisinde bulunan ve Haçlı Gölü olarakda bulunan durgun akarlı göl. Bilican dağının eteklerinde, volkanik harekelerin etkileşimiyle oluşan gölde, Sazan balığı yaygın olarak yetişmektedir
Küçükçekmece Gölü, Marmara Bölgesi'nde, İstanbul'da Küçükçekmece ile Avcılar ilçeleri arasında yer alan göl.
İstanbul'un 15 km Batısında, deniz seviyesinde yer alır. Denizden, kıyı boyunca taşınan kum ve çakılların meydana getirdiği sığ bir dil ile ayrılır. Ancak bu dil, doğu ucunda gölün ayağı olan dere ile kesintiye uğrar. Bu dere gölün fazla suyunu Marmara Denizi'ne boşaltır. Denizin kabardığı zamanlarda da deniz suyunu göle akıtır. Bu sebeple gölün suyu az çok tuzludur. Göle kuzeyden Nakkaş Deresi, Sazlıdere ve Ekşinoz suları karışır. Göl, bu derelerin birleşik aşağı çığırlarının deniz tarafından kaplanmasıyla meydana gelen bir halicin önünün tıkanması sonucu lagün halini almıştır. Göl adını köprü olmadığı zamanlarda üzerinde yer alan çekmece adı verilen elle çekilerek karşıya geçmek için kullanılan salların küçük olmasından alır.
İstanbul'un banliyö semtleri, gölün doğu kenarına kadar gelir. (Küçükçekmece, Soğuksu, Menekşe, Halkalı). Göl ağzının doğusunda (Florya) ve dil üzerinde plaj kuruluşları vardır.
2008 yılında Kocaeli Üniversitesi ve Bristol Üniversitelerinin ortak çalışmaları ile çok yeni ve önemli arkeolojik buluntular keşfedilmiştir. MS 557’deki büyük depremde yok olduğu sanılan Bathonea kentine ait olduğu düşünülen bazı kalıntılar bulunmuştur. Çalışmalar sırasında bulunan kent kalıntıları, arkeologlara buranın yazılı kaynaklarda geçen ancak yeri şimdiye kadar tespit edilemeyen “Bathonea” kenti olduğunu düşündürdü. Bölgede bulunan evlerin birçoğunun kendisine ait iskelesi olması ve çok sayıda antik çapanın bulunması da dönemi anlatan tarihçi Procopius’u doğruluyor.
Araştırmaların en heyecan verici noktası ise gölün Kuzeybatı’sında Firuzköy Mahallesi, Avcılar kıyısındaki yarımadada deniz tabanındaki fener kalıntılarıydı. Fenerle ilgili ilk bulgu, göl içindeki sığlığın üstünde kalan iki taş bloktu. Blokların çevresinde yoğunlaşan sualtı arkeologları, duvar formları, mermer döşeme parçaları, seramik kalıntılar ve çok miktarda kiremit-tuğla parçaları buldular. Kalıntılar üzerine yapılan çizim çalışmaları iki farklı yapının temellerini ortaya çıkardı. Denize uzanan rıhtımın açığındaki fenerden alınan kalıntılar, Bothonea’nın önemli bir liman kenti olduğunu da gözler önüne serdi. İlk fener kalıntıların, bugünkü İstanbul’un yerinde Helenistik dönemde Milattan Önce 7. yüzyılda kurulan Byzantion’la aynı döneme ait olduğu sanılıyor. Büyük blok taşlardan alınan harç malzemesi, 5. yüzyılda II. Teodosios tarafından yapıldığı sanılan Bizans’ın dış surlarının harcıyla karşılaştırıldığın büyük benzerlikler bulundu.

Dış bağlantılar [değiştir]

Dil Gölü, Dilek Yarımadası Milli Parkı sınırları içinde, Dilek Dağı'nın güneyinde kalan toplam 24 kilometrekarelik alana sahip bir göldür. Büyük Menderes nehrinin denize ulaşma mücadelesi sırasında oluşturduğu kordonla denizi bölmesi sonucu meydana gelmiş lagün sınıfından bir göl olan Dil Gölü'nün eski ismi Karinadır.
Türkiye'nin önemli kuş alanları içinde bulunan Büyük Menderes Deltası'nda yer alan Dil Gölü, bir kuş gölü olarak biliniyor. Tepeli pelikan, flamingo, cüce karabatak ve daha birçok kuş türüne bu gölde rastlamak mümkündür.
Durusu (Terkos), İstanbul ilinin Avrupa yakasında bulunan bir göl ve köy.
İstanbul’un kuzey-batısında, kente yaklaşık 40–50 km. uzaklıkta olup, 40’ 19’’ kuzey ve 28’ 32’’ doğu koordinatları arasında bulunan, lagün kökenli, az tuzlu bir göldür. Gölün denizden yüksekliği +4,5 ile -1 metre arasındadır. Fındık Dere, Deli Yunus deresi ve çok sayıda kaynak suyu ile beslenen Durusu’nun, 39 km² su alanı vardır ve en derin yeri 11 metredir.
162 milyon m³/yıl su potansiyeli ile İstanbul çevresindeki tatlı su rezervlerinin %22’sine sahiptir. Şehir kullanım suyunun önemli bir bölümünü karşılamaktadır
Marmara Gölü, Manisa'nın ilçesi Salihli'nin kuzeyindeki bir göldür. Ege bölgesinde yer alır. Gölün bulunduğu saha çukur olup, batı ve kuzeyi tepelerle çevrilidir. Doğu kısmı Gediz Ovasına, kuzeybatı kısmı Akhisar Ovasına açık olup, buralardan alüvyon setleriyle ayrılır. Bu durum, Marmara Gölüne set gölü karakterini verir. Gediz çöküntü havzası içinde bulunan gölün seviyesi, Gediz Ovasının seviyesinden daha alçaktır. Derinliği az olan gölün yüzölçümü 44,5 km²dir. Gediz Nehri ile Demrek Deresinden ve kuzeydeki Kum Çayından göle kanallar açılmıştır. Bu kanallar bilhassa ilkbahar sonlarında kabarık olan akarsuların sularını göle taşırlar. Göl kapalı bir çukurda olup, suları tuzludur.
Balık Gölü, Doğu Anadolu Bölgesi'nde, Aras Dağları üzerinde Türkiye'nin en yüksek gölüdür. Ağrı ili sınırları içerisinde yer alan ve oluşum bakımından lav set gölü olan bu göl, 30 km2 alana sahiptir.[1] Denizden yüksekliği 2.241 metredir.
Salda Gölü, Burdur'un Yeşilova ilçesinde, ilçe merkezine 4 km. uzaklıkta, ormanla kaplı tepeler, kayalık araziler ve küçük alüvyal ovalarla çevrili hafif tuzlu tektonik bir göldür. Göller bölgesi içindedir. Yüzölçümü yaklaşık 44 kilometrekaredir. 184 metreye varan derinliği ile Türkiye'nin en derin göllerinden biridir.
Kış aylarında önemli sayılarda barındırdığı pasbaş, patka ve dik kuyruk ördek Salda Gölü'nün uluslararası öneme sahip sulak alanlar içerisinde yer almasını sağlamaktadır. Çevresi karaçam ormanlarıyla çevrili olup plajları vardır. Göle 1989 yılında Doğal Sit Alanı statüsü verilmiştir.
Suyunun temizliği ve turkuaz rengiyle oluşan güzel manzaranın yanı sıra, güneybatı ve güneydoğu kıyılarında yer alan küçük kumsallar alanın rekreaktif amaçlı kullanımına olanak sağlamaktadır.
Salda Gölü Burdur ilinin yaklaşık 60 km. batısında yer alır. Türkiye'nin en derin, en temiz, en berrak özelliklere sahip gölü olarak tanınıyor. Deniz seviyesinden yüksekliği 1140 m.'dir.
Göl suyunun terkibinde magnezyum, soda ve kil bulunması bazı cilt hastalıklarının tedavisinde yararlı sonuçlara sebep oluyor. Uzmanların yaptığı araştırmalara göre göl suyu sivilcelere iyi geliyor. Gölün arka kısmında kalan orman örtüsü keklik, tavşan, tilki, yaban domuzu, göl ise yaban ördeklerine ev sahipliği yapıyor.
Göl içindeki suların çekilmesiyle görülmeye başlayan yedi beyaz ada, gölün güzelliğine bir başka güzellik katıyor.
Gölün doğusunda Yeşilova ilçesi, güneybatısında Salda, kuzeybatısında Doğanbaba ve kuzeydoğusunda Kayadibi köyleri yer almaktadır.
Son 20 yıldır, göl seviyesinde 3-4 metreyi bulan bir çekilme olmuştur. Hâlen çekilme devam etmektedir
Sapanca Gölü, Adapazarı ile İstanbul arasında Kocaeli sınırına yakın bölgede, Sapanca ilçesi içinde yer alan bir göldür.
Yazın ve kışın seyahat eden yolcuların uğrak noktası olan Sapanca Gölü kıyısında çeşitli balık restoranları ve pansiyonlar bulunur. Kaynağını dağlardan gelen kar suları ve Derbent deresinden alan gölde, turna balığı, yayın balığı, sazan türleri ve alabalık bol miktarda bulunur.
Uzunluğu 16 km, en geniş yeri ise Sapanca ile karşı kıyı arası olup, 5,5 kmdir. Yüzölçümü 42 km2, en derin yeri ise Sapanca açıklarında 61 mdir.Yağış alanı, 252 km2yi bulan Sapanca Gölü, genel olarak güneyindeki dağlardan gelen derelerle beslenir. Gölde yılda ortalama 75 cm kadar bir seviye değişikliği görülür. Göl seviyesi sonbaharda en alçak, ilkbaharda en yüksektir. Senenin bol yağışlı zamanlarında çark deresi kapakları açılarak bir nevi su tahliyesi sağlanmakta ve gölün seviyesi bu şekilde dengede tutulmaktadır.
Nazik Gölü, Van Gölü'ne 25 km kadar uzaklıktadır ve Ahlat ilçesinin kuzeybatısında yer alır. 30 km² alana sahiptir. 1.876 metre rakıma ve 40-50 metre derinliğe sahip olan gölde aynalı sazan ve inci kefali yetiştirilmektedir
Işıklı Gölü ya da Çivril Gölü, Denizli ve Afyonkarahisar illeri arasında, Çivril ovası üzerinde yer alan bir tatlısu gölüdür. Göl su kuşları için önemli bir yaşam, yumurtlama, kuluçka ve göç ortamı oluşturmaktadır. Bölgede kuluçkaya yatan arasında Küçük Balaban, Alaca Balıkçıl, Küçük-Büyük Ak Balıkçıl, Erguvan Balıkçıl, Çeltikçi, Boz Kaz, Angıt, Pasbaş Dalağan, Deniz Kartalı, Saz Delicesi, Kızıl Şahin, Uzunbacak, Gülen Sumru, Kır İncikuşu önemli örneklerdir. Kışın gölde gözlenen su kuşları arasında Küçük Karabatak, Büyük Ak Balıkçıl, Sakarca, Boz Kaz, Çamurcun, Kıl Ördek, Kepçel, Batak Çulluğu örnek verilebilir. Ayrıca Deniz Kartalı, Sakallı Akbaba, Gökçe Delice, Büyük Orman Kartalı, Şah Kartal, Bıyıklı Doğan, Ulu Doğan bölgede kışlayan yırtıcı kuşlardır. Gölün taşıdığı potansiyel nedeniyle Önemli Kuş Alanı (ÖKA) ilan edilmesi önerilmiştir. Günümüzde göl sulama, balıkçılık ve balık çiftlikleri amaçları ile değerlendirilmektedir. Göl, kerevit vebasının 1984 sonbaharında Türkiye'de görüldüğü ilk yerdir.
Köyceğiz Gölü, Muğla'nın Köyceğiz ilçesinde bulunan bir göldür. 52 km²'lik tatlı su gölüdür. Derinliği 20-60 metre arasında değişir.
Her türlü tatlı su balığı bulunur. Ayrıca güneyinde nesli tükenmekte olan Nil Kaplumbağası bulunur. Göl içerisinde dört adet irili ufaklı ada mevcuttur. Etrafı dağlarla çevrili olup en yükseği Ölemez Dağı'dır. Sazlıklarla kaplı doğal bir kanalla göl Akdeniz'e bağlanır. Bu tür göllere yani denizle doğal bir kanal vasıtası ile birleşen göllere ayaklı göl adı verilir. Dünyada bu tür göllerin sayısı Köyceğiz Gölü'yle beraber sadece yedi tanedir. Yani dünyadaki doğa harikası yedi ayaklı gölden birisi de Köyceğiz Gölü'dür.
Köyceğiz Gölü Akdeniz Bölgesi'nin batı ucunda, ilçe hudutları içerisinde, suyu hafif tuzlu ve çevresindeki kaplıcalardan karışan kükürtlü bir göldür. Gölün, önü alüvyonlarla tıkanmış eski bir körfezden türediği sanılmaktadır. Hemen her zaman sakin olan gölde, yılın 8 ayında su kayağı yapılması mümkündür.
Köyceğiz Gölü, Muğla'nın Köyceğiz ilçesinde bulunan bir göldür. 52 km²'lik tatlı su gölüdür. Derinliği 20-60 metre arasında değişir.
Her türlü tatlı su balığı bulunur. Ayrıca güneyinde nesli tükenmekte olan Nil Kaplumbağası bulunur. Göl içerisinde dört adet irili ufaklı ada mevcuttur. Etrafı dağlarla çevrili olup en yükseği Ölemez Dağı'dır. Sazlıklarla kaplı doğal bir kanalla göl Akdeniz'e bağlanır. Bu tür göllere yani denizle doğal bir kanal vasıtası ile birleşen göllere ayaklı göl adı verilir. Dünyada bu tür göllerin sayısı Köyceğiz Gölü'yle beraber sadece yedi tanedir. Yani dünyadaki doğa harikası yedi ayaklı gölden birisi de Köyceğiz Gölü'dür.
Köyceğiz Gölü Akdeniz Bölgesi'nin batı ucunda, ilçe hudutları içerisinde, suyu hafif tuzlu ve çevresindeki kaplıcalardan karışan kükürtlü bir göldür. Gölün, önü alüvyonlarla tıkanmış eski bir körfezden türediği sanılmaktadır. Hemen her zaman sakin olan gölde, yılın 8 ayında su kayağı yapılması mümkündür.
Çamiçi olarak da bilinen Bafa Gölü, Büyük Menderes Nehri deltasının güneydoğusunda yer alan, en derin bölümü 21 metre olan sığ bir göldür. Aydın ve Muğla il topraklarında yer alır. Eski zamanlarda Ege Denizi'nin bir parçası olan göl Büyük Menderes'in taşıdığı alüvyonlar ile birlikte, kıyıdan kilometrelerce içerde kalmıştır. Ülkemizin önemli kuş cennetlerinden biridir. Göl kıyısında, Herakliea antik kentinin kalıntılarına, manastırlara ve tarihî mağaralara rastlamak mümkündür.

Bafa'da göle dökülen nehir sularının azaltılması ve kirletilmesiyle değişen kimyasal içeriği ve azalan oksijen miktarı yüz binlerce balığın ölmesine ve ekosistemin geri dönülmez bir kavşağa sürüklenmesine neden olmuştur. Bunun dışında, gölle bağlantısı bulunan Büyük Menderes nehrinin bağlantısının gölden tamamen koparılması ve gölün çevresine kurulmuş zeytinyağı fabrikalarının atıklarının arıtılmadan göle dökülmesine göz yumulması felakete davetiye çıkarmıştır
Hazar Gölü, Elazığ yakınlarında, güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanan tektonik bir göl. Uzunluğu 22 km, genişliği 5-6 km civarındadır. Türkiye'nin en derin göllerinden biridir.
Gölde karabalık ve aynalısazan avlanır. Gölde konaklayan en yaygın kuş topluluklarını batağanlar ve sakarmekeler oluşturmaktadır.
Hazar Gölü doğal sit alanı statüsündedir. Göl tabanında bulunan batık yapıların eski saray ve manastır kalıntıları olduğu sanılmaktadır. "Hazar Sulama Projesi" için santrale gölden su pompalanması nedeniyle göl seviyesinde oldukça ciddi bir düşüş yaşanmış ve kalıntıları su yüzeyine çıkmıştır. Su çekilmesinden dolayı ekosistemin bozulacağı tespit edilince su çekimine ara verildi. 2007 sezonunda kota sabit kalmıştır. Ancak geçen senelerden az olsa dahi kirlilik devam etmektedir. Aşırı ve kaçak avlanma önlenememektedir
Erçek Gölü, Doğu Anadolu Bölgesi'nde, Van Gölü'nün doğsunda lavların yığılmasıyla oluşmuş bir set gölüdür.
Erçek Gölü Van Gölü'nün 30 km doğusunda 380 39’ K 430 33’ D koordinatları içinde yer alan ve suları alkali özelliklerde olup pH değeri10.75 ile 9.40 arası değişen bir göldür. Yüzey alanı 114 km2, yüzey kotu ise 1808.32 km2 dir. Van Gölü havzasında, 114 km2 yüzey alanıyla, Van Gölü’nden sonraki en büyük göldür. En derin yeri 40 m olup ortalama derinlik 18,45 m dir (Sarı ve İpek, 1998). Gölü besleyen tek akarsu gölün doğusundan dökülen Memedik Deresi’dir.
Erçek gölü, Van Gölü’nün doğusunda, tuzlu ve sodalı suyu olan bir göldür. Gölde doğal olarak hiçbir balık türü yaşamamaktadır. Ancak 1985 yılında Van Tarım İl Müdürlüğü tarafından göle, Van Gölü’nden alınan inci kefalı yavruları yurtlandırılmıştır. Bu işlem 1992 yılına kadar her yıl tekrarlanarak devam ettirilmiştir. Gölde daha önce 3 adet kooperatif kurulmuş olup balıkçılık teşvik edilmişse de kooperatiflerin üreme dönemi balıkçılığında ısrar etmesi bu çabaları boşa çıkarmıştır. Bu yüzden de halihazırda profesyonel balıkçılık yapılmamaktadır (Sarı ve İpek 1998). Ancak üreme döneminde inci kefalı toplu şekilde tatlı sulara göç ederken, kaçak yollardan üreme dönemi balıkçılığı yapılmaktadır. Bu balıkçılığın şiddeti ve populasyon üzerindeki etkisi literatür yetersizliğinden dolayı bilinmemektedir. Yine göldeki inci kefalı populasyonunun biyolojik özellikleri üzerine hiçbir çalışma yapılmamış olup sadece Sarı ve İpek (1988) tarafından dağılımları incelenmiştir
Eber Gölü, İç Anadolu Bölgesindeki Akarçay Havzasında, yüzey alanı 125 km² bulan, bir tatlı su bataklık olan, kuzeyinde Emir Dağları ve güneyinde Sultan Dağları, denizden 967 metre yükseklikte olan bir çöküntü gölüdür. Bulunduğu Akarçay Havzası, hep sismik olarak aktif olan, kuzeybatı-güneydoğu yönünde ortalama 100 kilometre uzunlukta ve 25 kilometre genişlikte olan çökük alandır. Bir zamanlar çok büyük ve derin olan, son Buzul Çağı (Pleistosen) gölünden geriye kalan, diğer göller gibi artık bir göldür.
Eber Gölü, Akarçay ve Sultandağları'ndan gelen kaynak suları ile beslenmektedir. Bu sebeple yıl içerisinde yüzölçümü farklılık gösterir. En düşük su seviyesi Ekim 1991'de görülmüştür. Göl alanı 62 km²'ye kadar düşmüştür. En yüksek su seviyesi ise Mayıs 1969'da görülmüştür. Göl alanı 164.5 km²'ye ulaşmıştır.
Palas Tuzla Gölü, insanların olumsuz etkilerinden ve çevre şartlarından kısmen kurtulmayı başaran tek tuzlu göldür. Palas Ovası'nda bulunan gölün Kayseri'ye uzaklıık mesafesi ise 40 km.'dir. Bu haliyle göl, Palas Ovası'nın 106 km.'sine tekabül etmektedir. Gölün en derin yerinin güneybatıda 15 m.’yi bulduğu gözlenmiştir. Gölün deniz seviyesinden yüksekliği 1131 m.'dir. Kırkkız ve Işıl Tepesi, Elmalı ve Göztepe gibi önemli yükseltiler arasında kalan çöküntü ve düz araziye Palas Ovası ismi verilmiştir. Ova bu haliyle kapalı havzadır.
Göl kuzey-güney yönünde Palas Ovası' nın batısında yer almaktadır. Değirmen, Yertaşpınar, Körpınar, Başpınar ve Soğukpınar dereleri gölün önemli su kaynaklarındandır.
Ovanın batısında yer alan göl, kuzey-güney yönünde, ince uzun bir görünüme sahiptir. Derelerin yanı sıra kışın kar sularının erimesi ve bahar ayıyla yağan yağmurda ve oluşan su taşkınlarıda gölün su kaynakları arasında sayılabilir. Gölün çevresinde sazlıklar, sulak çayırlar, tuzcul bitki bızkırları, mera ve tarım alanları bulunur. Yazın yağışın olmaması ve sıcaklık nedeniyle buharlaşmanın artması sonucu gölün suyu buharlaşır bunun sonucunda göl üzerinde kenarlara kaymış durumda 10-15 kalınlığında tuz tabakaları oluşmaktadır. Gölün bu durumundan çevre halkı da önemli ölçüde yararlanmaktadır. Gölden çıkarılan tuz işlenmek üzere şehir merkezindeki tuz fabrikalarında işlenip arıtılarak yemek tuzu haline getirilmektedir. Gölden yalnızca yemek tuzu elde edilebilmektedir. Halk gölden elde ettiği tuzla önemli miktarda gelir elde etmektedir. Gölün çevresinde bulunan mera ve sulak araziler yine halkın hayvanlarını otlatmak için yararlandığı bir bölgedir. Gölün çevresinde bulunan sazlıklar ve halk dilinde "ılgın" denilen bitkiler yazın kuru oldukları zaman kesilir ve kışın yakmak üzere hazırlanır.
Palas Tuzla Gölü 1993 yılında 1. derece doğal sit alanı ilan edidi , aynı zamanda Türkiye'nin yeni Ramsar alanları listesine girdi.
Göl ve çevresi M.Ö. 2. bin yılının başından günümüze kadar Hititler, Dulkadiroğulları ve Osmanlı Devleti gibi birçok devlet ve beyliğin yerleşim alanı olmuş, ticaret ve göç yollarının öemli kesişim noktalarından biri olmuştur. Göl ve çevresi tarihi ipek yolunun da üzerinde bulunmaktadır. O dönemde ticaret için Sultanhanı gibi birçok han bulunmaktadır
Palas Tuzla Gölü, insanların olumsuz etkilerinden ve çevre şartlarından kısmen kurtulmayı başaran tek tuzlu göldür. Palas Ovası'nda bulunan gölün Kayseri'ye uzaklıık mesafesi ise 40 km.'dir. Bu haliyle göl, Palas Ovası'nın 106 km.'sine tekabül etmektedir. Gölün en derin yerinin güneybatıda 15 m.’yi bulduğu gözlenmiştir. Gölün deniz seviyesinden yüksekliği 1131 m.'dir. Kırkkız ve Işıl Tepesi, Elmalı ve Göztepe gibi önemli yükseltiler arasında kalan çöküntü ve düz araziye Palas Ovası ismi verilmiştir. Ova bu haliyle kapalı havzadır.
Göl kuzey-güney yönünde Palas Ovası' nın batısında yer almaktadır. Değirmen, Yertaşpınar, Körpınar, Başpınar ve Soğukpınar dereleri gölün önemli su kaynaklarındandır.
Ovanın batısında yer alan göl, kuzey-güney yönünde, ince uzun bir görünüme sahiptir. Derelerin yanı sıra kışın kar sularının erimesi ve bahar ayıyla yağan yağmurda ve oluşan su taşkınlarıda gölün su kaynakları arasında sayılabilir. Gölün çevresinde sazlıklar, sulak çayırlar, tuzcul bitki bızkırları, mera ve tarım alanları bulunur. Yazın yağışın olmaması ve sıcaklık nedeniyle buharlaşmanın artması sonucu gölün suyu buharlaşır bunun sonucunda göl üzerinde kenarlara kaymış durumda 10-15 kalınlığında tuz tabakaları oluşmaktadır. Gölün bu durumundan çevre halkı da önemli ölçüde yararlanmaktadır. Gölden çıkarılan tuz işlenmek üzere şehir merkezindeki tuz fabrikalarında işlenip arıtılarak yemek tuzu haline getirilmektedir. Gölden yalnızca yemek tuzu elde edilebilmektedir. Halk gölden elde ettiği tuzla önemli miktarda gelir elde etmektedir. Gölün çevresinde bulunan mera ve sulak araziler yine halkın hayvanlarını otlatmak için yararlandığı bir bölgedir. Gölün çevresinde bulunan sazlıklar ve halk dilinde "ılgın" denilen bitkiler yazın kuru oldukları zaman kesilir ve kışın yakmak üzere hazırlanır.
Palas Tuzla Gölü 1993 yılında 1. derece doğal sit alanı ilan edidi , aynı zamanda Türkiye'nin yeni Ramsar alanları listesine girdi.
Göl ve çevresi M.Ö. 2. bin yılının başından günümüze kadar Hititler, Dulkadiroğulları ve Osmanlı Devleti gibi birçok devlet ve beyliğin yerleşim alanı olmuş, ticaret ve göç yollarının öemli kesişim noktalarından biri olmuştur. Göl ve çevresi tarihi ipek yolunun da üzerinde bulunmaktadır. O dönemde ticaret için Sultanhanı gibi birçok han bulunmaktadır
Çıldır Gölü, Ardahan il sınırları içerisinde kalan göl, 123 km2 alanı ile Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük tatlı su ve en büyük ikinci göldür. Deniz seviyesinden 1959 metre yükseklikte bulunan gölün en derin noktası 42 metre ve tektonik oluşumlu bir göldür. Birçok dere ve pınarlarla beslenmekte olan gölün tek çıktısı kuzey batısında yer alan Ermenistan sınırında bulunan Arpaçay kolu olan Telek Çayı'dır. En büyük olanı Akçakale harabelerinin yanında yer alan adadır. Göl etrafında çok az bitki örtüsü gelişmiştir ancak gölü çevreleyen otlaklarda yoğun hayvancılık yapılmaktadır.
Yılın dört mevsiminde yapılabilen balıkçılık yöre halkı için önemli bir ekonomik gelir kaynağı teşkil etmektedir. Gölde balıkçılık önemli bir insan aktivitesi olup, kışın buz tutan gölde kalın buz tabakası kırılarak balık avlanmaktadır. Gölde yakalanan en önemli balık türü (aynalı) Sazan (Cyprinus carpio). Ancak kurak geçen mevsimlerde, göl seviyesi hızla çekilmekte ve bu nedenle sazan gibi türlerin üremesi için gerekli sazlıklar daralmaktadır. Bununla beraber, birçok balıkçının yasaklara uymayarak kontrolsüz avlanmaları balık stoklarını olumsuz etkilemektedir.
Gölün sadece kuzey batısında seddeyle ayrılmış bataklık ve sulak çayırlar bulunur. Genelde göl çevresi mera vasıflı olup, sert bölge iklimi tarıma olanak vermez. DSI tarafından gölü beslemek amacı ile yapılan derivasyon tünellerinin hem diğer havzalardaki kirlilik yükünü göle taşıması, hem de hayvancılık açısından çok önemli çayırların kurumasına neden olması mümkündür. Ayrıca inşaatı henüz tamamlanmamış olan Kuzey derivasyonunun Çıldır'ın çok önemli çayırlığı olan Karaçay ovasının ot verimini ciddi boyutta etkilemesi söz konusudur.
Göl ve çevresindeki tarım alanlarında kullanılan tarımsal kimyasalların (özelliklede yüksek oranda azot içeren gübrenin) bilinçsizce ve yörenin ekolojik ve iklimsel koşulları göz ardı edilerek kullanılmasının göl üzerindeki kötü etkileri belirtilmektedir.
  • Kontrolsüz ve aşırı avlanma,
  • Erozyon ve
  • Yüksek besin girdisi
Çıldır Gölü için tehdit oluşturmaktadır. Gölde aşırı bir kirlilik gözlenmemesine rağmen yine de artan bir evsel kirlilik göze çarpmaktadır. Adalardaki insan baskısının artması bu alanları kuluçka için kullanan türleri olumsuz etkilemektedir. Yapımı planlanan otel ise yeniden gözden geçirilmelidir. Son yıllarda artan turizmle birlikte insan baskısı artmış ve turistik tesisler inşaa edilmeye başlanmıştır.
Uluabat Gölü, (Apolyont veya Öka olarak da bilinir), Bursa ilinde bir göldür.
13.500 ha alana sahiptir. Deniz seviyesinden yüksekliği 9 metredir. Kirmasti çayından beslenmekte olup ayrıca Uluabat deresi ile Susurluk Nehri'ne karışır. En derin yeri 4 metre civarında genelinde ise 1-2 metreyi geçmemektedir.
Günden güne çevreden ortaya doğru sığlaşmakta olan göl kirli beyaz bir renge sahiptir. Dibi çamurlu bir yapıya sahiptir, rüzgarlı havalarda bulanıklaşır.
1996 Ocak ayında yapılan sayımda 429.423 sukuşu sayılmıştır. Bu 1970'ten bu tarafa bir gölde sayılan en yüksek sukuşu sayısıdır.
Manyas Kuşgölü'nün tamamı idari olarak Balıkesir İli'nin Bandırma ilçesi sınırları içinde ve Marmara Denizi'nin güneyinde, Uludağ ile Biga Yarımadası arasında uzanan bir çöküntü alanında yer almaktadır. Bu çöküntünün tabanını Kuş ve Uluabat (Apolyont) Gölleri ve bu göllerin çevresinde yer alan geniş ovalar, kenarlarını ise yüksek dağ ve yaylalar oluşturmaktadır. Doğu batı doğrultusunda uzanan gölün uzunluğu 20 km., genişliği ise 14 km.dir.
Gölün oluşumu hakkında değişik yorumlar yapılmıştır. A.PHILIPPSON ve E.LAHN Neojen'de Bursa Gönen depresyonu çöküntü alanında büyük bir tatlı su gölünün , Neojen sonu veya Kuvanterner'de meydana gelen hareketler sonucunda ise, bu göl alanında 4 adet küçük küvetin oluştuğunu, diğer iki küvetin (Bursa ve Gönen) alüvyonlarla dolduğunu ve geriye Uluabat ve Kuş Gölleri'nin kaldığını bildirmektedirler. Emre Kazancı ve arkadaşları ise Pliyosen'de tektonizmaya bağlı olarak meydana gelen Bursa Gönen Çöküntü alanının başlangıçtan Kuvanterner'in sonlarına kadar karasal halde iken, daha sonra yöredeki menderesli akarsularının taşıdıkları alüvyonlarla yataklarını tıkamaları sonucunda Uluabat ve Kuş Gölleri'nin oluştuğunu; her iki gölün de tipik birer alüvyon set gölü olduklarını öne sürmektedirler.
Kuş gölü, ekolojik yönden eutrophic (bol gıdalı), limnolojik bakımdan ise argilotrophic (killi) bir sulak alandır. Kolloidal kil ihtiva ettiği için suyu devamlı bulanıktır.Suları tatlı olan gölün en derin yeri 4 metre civarında olup, ortalama derinliği 1-2 metredir.

Göl su seviyesi mevsimlere göre değişmektedir. İlkbahar da göl suları yükselerek kıyıları kaplamakta, yaz aylarında ise geri çekilmektedir. Bu ritmik olay her yıl düzenli olarak tekrarlanmaktadır. Gölün normal su seviyesindeki alanı 16.800 hektar civarın dadır.
Göl, güneyden gelen Kocaçay ve kuzeyden gelen Sığırcı Dereleri, göl drenaj alanın yüzeysel akışı ve göl alanına düşen yağışlarla beslenmektedir. Boşalımı ise buharlaşma, sulama amacıyla çekilen sular ve güneydoğudan çıkan Karadere yoluyla göl ayağından Susurluk Çayı'na taşınan sularla gerçekleşmektedir.
Göl kıyıları yer yer sazlık kamışlık, yer yer çayırlıktır. Kocaçay ve Sığırcı Derelerinin göle karıştığı yerlerde söğüt toplulukları ile sazlıklar bulunmaktadır.
Manyas Kuşgölü Haritası
Yaz aylarında suların çekildiği yerlerin bir kısmında sebze tarımı yapılmakta, bir kısmı ise çok çeşitli ve gür bitki örtüsü ile kaplanmaktadır.
Gölün bitki örtüsü ve hayvan varlığı yönünden en zengin olduğu yer Sığırcı Deresinin oluşturduğu deltadır. Deltada birlerce kuşun gübresiyle zenginleşen topraklar, yazın suların çekilmesiyle gür ve yüksek otlarla kaplanarak sayısız küçük canlının üreyip gelişmesine olanak sağlamakta, ilkbaharda göl sularının tekrar yükselmesiyle birlikte bu canlılar göl suyuna karışmaktadır. Bu nedenle Kuş Cenneti kuşlar için olduğu kadar, balıkların beslenmeleri ve üremeleri için de ideal bir ortam oluşturmaktadır.
Kuşgölü ve Kuşcenneti Millî Parkının önemini duyurmak, çevre kirliliğine dikkati çekmek amacıyla her yıl Uluslararası Bandırma Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festivali düzenlenmektedir.
İznik Gölü, Marmara Bölgesi'nin güneydoğusunda, Bursa ilinin sınırları içerisinde kalan Türkiye'nin 5. büyük gölü, Marmara bölgesinin en büyük gölüdür. Eskiçağda Askania adıyla anılan göl.
Bugünkü adını kıyısındaki İznik ilçesinden alır. Gemlik Körfezi'nin doğusunda bir çukur alanın ortasındadır. Yüzölçümü 298 km², denizden yüksekliği 85 m'dir. Genişliği en dar yerinde 11 km, doğu-batı doğrultusunda uzunluğu 32 km'dir. Derinliği kuzeyden güneye doğru artan gölün en derin yeri 65 m'dir. Gölün suyu tatlıdır. Artık sularını batı kenarındaki kum ve çakıl yığınları arasından sızarak Karsak Deresi'yle Gemlik Körfezi'ne boşaltır. Kış ve ilkbahar mevsimlerinde yükselen suları yaza doğru alçalır ve sonbaharda en düşük düzeyine ulaşır. Gölün suyu tuzsuz olduğu için tarlaların sulanması için elverişlidir. En çok sazan balığı yetiştirilir. Çevresi zeytinlikler, bağlar, meyve ve sebze baçeleriyle kaplıdır.Gölün kuzeyinde Samanlı Dağları güneyinde de Katırlı Dağları yeralmaktadır
Eğirdir Gölü, Isparta ili sınırları içinde yer almakta ve Göller Bölgesinin en büyük doğal zenginliklerinin başında gelmektedir. Kuzey–güney uzanımlı büyük bir çöküntü alanının kuzey sınırında oluşmuş tektonik bir göl olan Eğirdir Gölü, 468 km² [1] yüzölçümü ile Türkiye’nin 4. büyük gölüdür. Deniz seviyesinden yaklaşık 917 metre yükseklikte bulunan göl, ortalama 14 metre derinliğe sahip olup en derin noktası 16,5 metre cıvarındadır. Kuzey–güney uzunluğu 50 km olan gölün, doğu–batı genişliği 3–15 km arasında değişmektedir. Gölün kuzey tarafına doğru Hoyran Boğazı'yla ayrılan ve daha küçük bir alanı kaplayan bölümüne Hoyran Gölü, güneyde kalan büyük bölüme ise Eğirdir Gölü denilmektedir. Genelde camgöbeği renginde olan göl; bazı gün ve saatlerde değişik renklere büründüğü için halk arasında yedi renkli olarak anılmaktadır.
Zengin balıkçılık ve kerevit potansiyelinin yanı sıra, sulama ve enerji üretimi bakımından da büyük önem taşıyan gölden, çevredeki tarım alanlarının sulanmasında yararlanıldığı gibi, ortalama 25 km uzunluğundaki bir kanalla bağlandığı ve Eğirdir'in güneyinde küçük bir göl olan Kovada Gölü'nü de beslemekte ve dolayısıyla Kovada l ve ll hidroelektrik santrallerinin su ihtiyacı da bu gölden karşılanmaktadır. Ayrıca, 1994 yılı sonlarında tamamlanan tesislerle Isparta’nın içme suyu ihtiyacının bir bölümü de Eğirdir Gölü’nden sağlanmaktadır.
Gölde, Eğirdir’e bir karayoluyla bağlanmış bulunan iki küçük adacık bulunmaktadır. Birincisi Can Ada, ikincisi ise Yeşilada’dır.
Can Ada; Eğirdir ile Yeşilada arasında yer alan ve 7 dönümlük (7000 m²) bir alana sahip olan küçük bir adacıktır. Yerleşim alanı olmayıp, çadır ve karavan turizmi ile piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Atatürk ün Eğirdir'i ziyareti sırasında Canada, 1 Şubat 1933 tarihli Belediye encümeni kararıyla kendisine hediye edilmiş, daha sonra Atatürk ün mirasçılarına, onlardan da Eğirdir Belediyesine geçmiştir.
Yeşil Ada : Eğirdir'in en güzel turizm bölgesi olan adada, doğa güzelliklerinin yanında Aya Stefanos Kilisesi gibi tarihi zenginliklerde bulunmaktadır. Yerli ve yabancı turistlere hizmet veren balık lokantaları ve ev pansiyonculuğu gelişmiştir.